Sınırlarını Bilen Çocuklar

Toplumsal yaşamda uyumlu olabilmek, kişisel iç huzur ve dengeyi sağlayabilmek için hangi yaşta olursa olsun, herkesin belirli sınırlara ihtiyacı vardır. 

Toplumsal yaşamda uyumlu olabilmek, kişisel iç huzur ve dengeyi sağlayabilmek için hangi yaşta olursa olsun, herkesin belirli sınırlara ihtiyacı vardır. Sınırlar kişisel bütünlüğü koruyabilmek, başkalarıyla iletişimde açık ve net olabilmek için de önemlidir. Kurallar, sınırlar bizim hayatımızı kolaylaştırdığı gibi çocuklarında hayatını kolaylaştırır.  Bizler yetişkin olarak hayatımızda sınırlara ve kurallara ihtiyaç duyarken çocukların bilişsel seviyesi düşünüldüğünde  sınırlara, kurallara ve rutinlere  ne kadar çok ihtiyaçları olduğunu anlayabilirsiniz.

 

Çocuklar ancak sınırlar olduğunda kendilerini güvende hissedebilirler. Örneğin çok işlek bir kavşakta trafik ışıklarının olmadığını düşünün. Ne hissedersiniz? Kendinizi güvende hissedebilir misiniz?  “Kesinlikle hayır” diyebilirsiniz. Çocuklar içinde anne babalarının sınır koyması aynı işlevi görüyor. Sınırlar olmazsa çocuklar kendilerini bir karmaşanın içinde kaybolmuş gibi, nerde ne yapacağını bilemez bir halde kaygılı hissederler. Sınırlar çocuğu destekleyici, koruyucu ve yaşama hazırlayıcı işleve sahiptir. Sınır koymak, güvenlik anlamına gelir. Çocuklar bizim “ebeveyn” olmamıza ihtiyaç duyarlar, yani bizim sınırlar belirleme de karalı olmamızı ve güvenecekleri bu sınırları onlara sağlamamızı beklerler. Güven ve devamlılık duyguları buna bağlıdır. Çocuğunuzu sınırlar koyduğunuzda ona aslında şu mesajı verirsiniz “seni önemsiyorum, senin güvende olmanı istiyorum ve senin diğer bireylerle uyumlu bir şekilde yaşayabilmen için sorumluluk kazanmanı istiyorum”.

Çocukların erken yaşlarda sınırlarla karşılaşması  sadece güvende olma ihtiyacını karşılamaz aynı zamanda çocukların sosyal becerilerinin gelişmesine de yardımcı olur. Sınırlar konularak büyümüş çocuklar sosyal hayattaki kurallara uyum sağlamakta zorlanmaz.  Çünkü toplumda hangi davranışının kabul gördüğünü, hangi davranışının kabul görmediğini anne babaların koydukları sınırlarla deneyimleyerek öğrenmişlerdir. Eğer çocuğunuza sınır koymaz ve onaylamadığınız bir davranışı yapmasına izin verirseniz, çocuğunuza o davranışının yanlış olduğunu öğrenme şansı vermemiş olursunuz.

Sınır konulması çocukların  sorumluluk alma,  kendini kontrol etme,  kendi kararlarını verme gibi önemli kişilik özelliklerinin de gelişmesine yardımcı olur.  Çocuklar sınır konulduğunda anne babanın sunduğu alternatifler hakkında karar vermek zorunda kalır.  Anne babanın sunduğu alternatiflerden birini seçer ve o seçtiği seçeneğin sonucunu kabul ederler. Bu deneyim çocukta sorumluluk duygusunu geliştirir.

Sınırsız yetişen çocuklar, kendisine görünürde sunulan bütün olanaklara rağmen, içsel düzeyde kendilerini yanlız ve ilgisiz hissedebilirler. Sınırlar çocukların kendilerini güvende ve kabul edilmiş hissettikleri alanlar yaratır. Çocuk böylece kendine özgü varlığının farkına varabilir. Kendine ve başkalarına saygısı gelişir. Kendini başkalarından ayırt edebilir ve kendi varlığını farklılıklarıyla kabul edebilir. Sınırlar olmazsa  bireysel özellikler ve kişilik de oluşmaz.

 

Biçimi yalın olsa da çocuklara özellikle iki- üç yaşlarından itibaren sınırların konulması, oluşturulması büyük önem taşır. Çünkü tuvalet eğitimi ile beraber çocukta dürtülerini kontrol etme ve isteklerini erteleyebilme yetisi de gelişmeye başlar. Sınır koymak kolaydır çünkü bu yaşta çocuklar anne babalarına kayıtsız şartsız güvenirler. Ama ebeveynlerin sınırları belirlerken, çocuğun birtakım deneyimleri yaşamasını engellemeden veya aşırı tepki göstermeden, sınırları çok dar tutmadan bunu yapabilmeleri gerekmektedir.

 

Çocuklar, kabul edilebilir ve edilemez davranış arasındaki çizginin nerede çizildiğini bilmek isterler yani netlik isterler. Beklentilerinizi açık ve net bir şekilde dile getirmek önemlidir. Üstü kapalı sözlerle değil net ifadelerle belirtin. “Odanı topla” yerine, “her aksam uyumadan önce oyuncaklarını toplayıp sepetin içine koymanı istiyorum” gibi. Bu süreçte açık ve net olmak düşüncesizce yapılan cezalandırmaları önler. Hangi davranışının sonunda ne kazanacağını ya da nasıl bir bedel ödeyeceğini çocuk net bir şekilde bilmelidir.  Sınırların çocuklar tarafından anlaşılabilir olması önemlidir.

 

Sınırlar kolay öğrenilebilen şeyler değildir. Bu nedenle sınır koymak için çocuğunuza zaman ayırın.  Çocuğunuz istenmeyen bir davranış yaptığında ayaküstü onu azarlamak yerine, bu konu için özel olarak çocuğunuzu karşınıza alıp beklentinizi dile getirin. Bunu yaparken kızgın bir ses tonuyla değil, nötr bir ifadeyle yapın. “Bağırma!” yerine, “Yüksek sesle konuştuğunda ben rahatsız oluyorum, o yüzden konuşurken biraz daha alçak sesle konuşmanı istiyorum” gibi. Ayaküstü yapılan azarlamalar kısa süreli çözümdür, ancak o an için etkili olacaktır. Uzun süreli ve kalıcı sonuçlar istiyorsanız bu konuya ayrıca zaman ayırıp çocuğunuzla konuşmanız gerekir. Ayrıca devamlı yapılan ayaküstü uyarılar çocuğunuzun kendini kötü hissetmesine, sürekli bir şeyleri yanlış yaptığını düşünmesine neden olacaktır.

 

Aşırı kontrollü, kontrolsüz ve tutarsız sınırlar sağlıklı keşfi engellerken, belirlenen sınırların çok geniş ve gevşek olması çocuğun gerçek yaşamda neyi, ne zaman, nerede, nasıl yapacağını öğrenememesine; davranışlarını düzenleme ve kendi davranışlarını kontrol etmek de zorlanmasına neden olur. Çocuğunuza sınırlar konusunda çok fazla detaylı açıklama yapmak zorunda değilsiniz. Onun çok fazla sorgulamasına neden olursanız işin içinden çıkamazsınız. Bunun yerine kendinden emin bir tavırla ona güven vermelisiniz. Eğer bir açıklama istiyorsa ona bunu basit cümlelerle yapmalısınız. Her kural için çocuğunuzun bir açıklama beklediğini de düşünmeyin. O sizin onu tehlikelerden korumak istediğinizi bilir, nazik bir şekilde yaptığınız sürece rehberliğiniz ona güven verir.

 

Günümüz yaşam tarzının rahatlık, istenilen şeye kolayca ulaşıp sahip olma, gerekmediği halde tüketmeye yönelik koşulları ne yazık ki sınır koymakta anne babaları zorlamaktadır. Çocuklara “çok rahat” bir hayat sunmak; onlara uzun vadede yarar sağlamak değil, zarar vermek anlamına geldiği unutulmamalıdır.

 

Sınırları olan bir aile de herkes kendi görev ve sorumluluklarını bilir. Daha az kavga, tartışma ve stres yaşanır. Ailede en çok tartışmalar çocuklara sınır konulamadığı için çıkar. Bu tartışmaların sık yaşanması çiftlerin ve tüm ailenin huzurunu kaçırır. Diğer taraftan çocuğuna sınır koyan anne babalar bu tartışmaları yaşamaz. Çünkü çocuklarıyla güç kavgasına girmez, ona seçenekler sunarak ona bir şekilde seçme hakkı sunarak sınır koyarlar. Böylece aile daha mutlu ve huzurlu olur. Bu ailede büyüyen çocuk da daha mutlu büyür. Büyüdüğü zaman sosyal hayata katılması ve topluma uyum sağlaması çok daha kolay hale gelir. Yani yaptığınız işin çocuğunuzun ruh sağlığı için gerekli olduğunu bilerek, ona yarar sağlaması için yapın.

 

Psikolog Nagehan Eloğlu

X
Bireysel Danışmanlık Hizmetleri için
Tıklayınız
Kurumsal Danışmanlık Hizmetleri için
Tıklayınız