Çevremde gördüğüm birçok ebeveyn gayet sakinken, öfkesi 0’ken çocuğunun bir davranışıyla birlikte 100’e çıkıyor, bir anda çocuğuna bağırmaya, kızmaya başlıyor.
“Aslında bağırmak istemiyorum ama beni çok kızdırıyor, başka çare bulamıyorum sonra da pişman oluyorum.”
“Bazen dönüp kendime bakıyorum, bu kadar sakin bir insan nasıl böyle öfkelenen bir anne oldu, hiç anlamıyorum.”
“Artık çocuğum da benim verdiğim öfke tepkilerini veriyor, onu o şekilde gördüğümde çok üzülüyorum ama yinede kendimi tutamıyorum.”
Yukarıdaki cümleler size tanıdık geliyorsa üzülmeyin, sizin gibi binlerce ebeveyn var ve hayatınızın bir döneminde böyle olmanız her zaman böyle olacağınız anlamına gelmiyor. Bu yazıya ulaştıysanız da muhtemelen ilgili ve çocuğu için emek harcamaya hazır bir ebeveynsiniz. Bu yüzden derin bir nefes alıp yazının devamını okuyabilirsiniz J
Çevremde gördüğüm birçok ebeveyn gayet sakinken, öfkesi 0’ken çocuğunun bir davranışıyla birlikte 100’e çıkıyor, bir anda çocuğuna bağırmaya, kızmaya başlıyor. Melek gibi olup, çocuğunuz ne yaparsa yapsın olgunlukla karşılayın demiyorum ki bu zaten mümkün olmayan bir durum, bizim amacımız bu öfkenin bir anda yükselme oranını olabildiğince düşürebilmek. 100 yerine 70 bile büyük bir başarı olacaktır. Bu yazıda da size yapabileceğiniz, gerçekçi bilgiler vermeye çalışacağım.
Öncelikle şunu bilmeliyiz; bazı anneler gayet sakin kalabiliyorken siz neden sakin kalamıyorsunuz?
Bu aslında otomatik işleyen bir süreçtir, eğer siz herşeyi kontrol edebileceğinize inanırsanız, mükemmel olmaya çalışırsanız gerilimin olmaması düşünülemez. Çocukları kontrol altına alınması, denetlenmesi gereken canlılar olarak görüyorsanız, fazlasıyla yanılıyorsunuz. Çocuklar kontrol altına alınmaya değil yol gösterilmeye, hayatın öğretilmesine muhtaçtır. Ben zaten böyle düşünmüyorum diyebilirsiniz fakat en son yaşadığınız olayı bir düşünün “Neden kızınızın çorbayı dökmesine kızdınız? “,“Bin kere söylemenize rağmen ödevini yapmadığında neden kızdınız? Bütün bu gibi durumların altında çocuğunuzu kontrol etme, onun davranışlarından kendinizi sorumlu tutmanız yatar. Bu yüzden önce kendimizin farkında olmalıyız. Bu öfkenizin altında yatan sebepler nelerdir? Omuzlarınıza yüklenen fazla sorumluluklar sizin çocuğunuza göstermeniz gereken tahammülünüzden mi çalıyor? Çocuğunuzun çocuk olduğunun farkında mısınız? Çocuğunuzun yapabileceklerinden fazlasını mı bekliyorsunuz? Çocuğunuzun her koşulda sizin söylediklerinizi kabul etmesini mi bekliyorsunuz? Şimdi böyleyse ilerde neler yapacak diye korkuyor musunuz? Çocuğunuz sadece siz bağırdığınızda mı davranışını değiştiriyor, buna alıştığı için vazgeçemiyor musunuz? Bunun gibi birçok seçenek olabilir, siz biraz düşünerek bunu bulabilirsiniz.
Bütün ebeveynler çocuklarıyla aralarında iyi bir iletişim olsun, gergin bir ortam oluşmasın ister fakat öfkelendiği zaman amacına uymayan davranışlar sergiler. Aslında kaçındığınız kavga, gerginlik ortamını sakinleşmeyerek sağlamış olursunuz. Siz kaygılı, stresli oldukça çocuğunuz da olacaktır, çünkü kaygı bulaşıcıdır. Çocuğunuz tarafından bir stresli duruma maruz bırakıldığınızda “Nasıl sakin kalabilirim? Çocuğumun ihtiyacını nasıl karşılayabilirim?” gibi daha etkin yollar arayabilirsiniz ve bu şekilde siz doğru davrandıkça hem kaçındığınız ortamı oluşturmamış olursunuz hem de çocuğunuzda bir problemle karşılaştığında stresini nasıl yöneteceğini öğrenir.
8 ipucuna geçmeden önce size ebeveyn öfkesini bir metaforla anlatmak istiyorum. Yangın alarmı olan yerlerdeki yangın alarm düğmesini görmüşsünüzdür. Yangın olduğunda camı kırılıp, içerisindeki düğmeye basılarak alarmın etkinleşmesini sağlanır. Bu düğme birçok kişinin zarar görmesini engeller, fakat bu butonun üzerindeki cam kırıksa veya hiç yoksa (özellikle okullarda) gelen geçen denemek için basabilir. Çok kez basıldığı için insanlar bu alarma duyarsızlaşır ve bir gün gerçekten yangın için basılsa dahi önemsenmez. İnsanlar bu şekilde zarar görebilirler. İşte buradaki düğme sizin gerçekten öfkenizi kullanmanız gereken yerlerdir. Çünkü bazı durumlarda öfke doğru bir tepkidir, fakat siz yerinde kullanmazsanız, en ufak davranışa bile sabretmezseniz, üzerini “sakinlik” dediğimiz camla koruma altına almazsanız, artık sizin öfkeniz duyarsızlaşılan, duyulmayan sadece bir vızıltıya dönüşen ve gereken davranışı sağlamayan bir öfke haline gelir. Öfkeniz çocuğunuzu birçok sağlıksız davranıştan uzaklaştırabilir, fakat sadece gerekli yerlerde kullandığınızda, normal hayatta sakinliğinizi koruyabildiğiniz sürece bunu başarabilir. Bu yüzden sakinlikle koruma altına aldığınız bir öfke düğmeniz olsun, çocuğunuz gelip gidip bu düğmeye basmaya çalışacaktır, fakat siz onu sakinlikle koruduğunuz sürece yanlış alarmlar, gereksiz telaşlar yaşanmayacaktır. Şimdi 8 ipucuna geçebiliriz:
Kendi öfkenizin farkına varmanız zaten sizi yarı yola kadar getirir, sonrasında kendi davranışlarınızı değiştirmek için niyet edip kararlılıkla devam ettiğinizde önünüzde hiçbirşey duramayacaktır.
Çocuğunuzun çocuk olduğunu unutmayın, çocuklar her halukarda sizin sınırlarınızı zorlamak isteyecek, sizin istemediğiniz davranışlarda bulunacaklardır. Bu yüzden sizin öfke düğmenize basmaya çalışacakları fikrini kabullenin, istemediğiniz her davranışında olmayacak birşeymiş gibi tepkiler verip, çocuğunuzun davranışlarına büyük anlamlar yüklemeyin. Çocuğunuz sizi kızdırdığında “ Acaba iyi bir anne-baba olamadık mı? Bu çocuk böyle giderse ilerde ne olacak?” gibi durumla alakasız, saçma düşüncelere kapılmayın.
Ebeveynler olarak sorumlu olduğumuz pek çok şey varken, neden sorumlu olmadığımız şeyleri de üzerimize almak için bu kadar istekliyiz? Birçok ebeveyn bu gereksiz sorumlulukları çocuklarının iyilikleri için yaptıklarını iddaa etse de bu sorumlulukları almak hem çocuklarını birey olmaktan uzaklaştırıyor hem de sorumlulukların yaptığı stres yüzünden tekrar çocuklarına öfke olarak aktarıyor.
Unutmayın!
*Siz çocuğunuzun problemlerini çözmekten sorumlu değilsiniz, problemleriyle başetmelerine, çözmelerine yardım etmekten sorumlusunuz.
*Sözünüzü dinletmekten sorumlu değilsiniz ama sizi dinlemediğinde ne yapacağınızdan, nasıl başa çıkacağınızdan sorumlusunuz.
Ne zamanlar daha öfkeli davrandığınızı farketmeye çalışın. Çocukların okuldan gelme saatleri kabusa dönüşebilir özellikle farklı yaş gruplarında 2-3 çocuğunuz varsa.. Okuldan gelme saatlerinde mi çocuklarınıza daha bağırıyorsunuz yoksa ödev saatlerinde mi? Bunun gibi bir süre kendinizi gözlemleyin ve ne zaman daha çok öfkelediğinizi tespit ettikten sonra bu durumlarda kendinizi kontrol edebilmek için hazırlık yapın.
Derin nefes alma, ortamdan uzaklaşma, 100’den geri sayma,zihne rahatan görüntüler getirme … gibi birçok yöntem denemişsinizdir. Bunlardan hangisinin öfkenizi yatıştırmada faydalı olduğunu bulmak için biraz geçmişe gidin, sizde en çok işe yarayan yöntemi bulduktan sonra bunu uygulamaya çalışın.
Çocuklarla konuşmalarımızı göz önüne aldığımızda aslında yanıt verdiğimizi zannerken daha çok tepki verdiğimizi anlayacağız. Tepki anlık ve otomatiktir, sizin ne anlatmak istediğinizi karşı tarafa iletmez. Yanıt ise sizin düşündüklerinizi, isteklerinizi belirtir. Örneğin, çok stres yaşadığınız bir günde çocuğunuzun bağırarak şarkı söylemesine tahammül edemediğinizde eğer “sus artık” diye uyarırsanız tepki vermiş olursunuz ama “ çok yorgunum o yüzden yüksek ses beni çok rahatsız ediyor, biraz sessiz olabilir misin?” diye uyarırsanız o zaman yanıt vermiş olursunuz.
Dur! Nefes al! Sakinleş! Tamam Seda, geçecek! Gibi kendinizi frenleyecek bir slogan bulun kendinize ve her öfkelendiğinizde tekrarlayın.
Öfkenizin tepeye tırmandığını hissettiğiniz anda gerçekten bunun önemli olup olmadığını sorgulayın. Çocuğunuz koltuğa meyve suyu döktüğünde gerçekten çok mu önemli bir koltuğun kirlenmesi bunu düşünün, sizin çocuğunuzla kuracağınız ilişkiden önemli mi? Onun kendini dünyanın en suçlu insanı gibi hissetmesine değer mi? Bunları öfkelendiğiniz anda aklınıza getirin.
Olayları anlık değerlendirmeyin, uzun vadeli düşünün. Çünkü yaşadığımız o ufak anlardan oluşuyor insanlarla olan ilişkilerimiz. Siz çocuğunuzla ilerde nasıl bir ilişki istiyorsanız ona göre davranın. İleriyi hayal edin ve nasıl bir anne-çocuk baba-çocuk ilişkisi istiyorsanız buna karar verin.Sonraki davranışlarınızda da bu beni amacıma ulaştıracak mı diye davranışlarınızı, düşüncelerinizi sorgulayın. Sağlam bir ilişki kurmak istiyorsanız, hedefinize uygun tepkiler verin.
Evet, bu sekiz madde size büyük ölçüde yardımcı olacaktır. Sizin göreviniz çocuklarınıza sözünüzü dinletmek değil, onları anlamaktır. Onları anladığınız sürece mükemmel olmanıza gerek yok, yeterince iyi bir ebeveyn olduğunuz zaman işi çözmüşsünüz demektir. Çocuğunuz için sizin, davranışlarınızın, sözlerinizin tahmin ettiğinizden çok daha önemli olduğunu unutmamanız ve biraz daha rahatlamış ebeveynler olmanız dileğiyle …